1. ÖZET
Birinci Bölüm / Çocuk Yetiştirmenin ABECE’si
1.1. Ebeveynlik Krizi
Ebeveynlik zor bir iştir. Dünyaya getirilen bebek büyütülüp dünyaya hazırlanır. Eskiden çocuk yetiştirmede dedeler, nineler etkili olurdu ama günümüzde sorumluluk büyük ölçüde anne ve babalara kaldı.
X, Y kuşaklarının ebeveynlikleri eski kuşaklardan çok farklıdır. Eskiden Türkiye nüfusunun %75’i köylerdeydi ama 1960’lı yıllardan sonra nüfusun %75’i şehirlerdeydi. Kırsal kesimlerde uygulanan çocuk yetiştirme metotları şehirlerde uygulanamadı. 1960’lı yıllardan önce bebekler doğdukları kırsal yerleşkede büyür, ergenlik dönemine girdiklerinde evlendirilirdi. Durağanlık hayatın kendisiydi.
Görüntü: Doğan Kitap - Bağlantı
Kırsal nüfusun baskın olduğu dönemde gelenek değişime direniyordu, geleneksel metotlarla çocuk yetiştirilebiliyordu fakat günümüzde artık durum böyle ilerlemiyor.
Teknolojik gelişimin çok hızlı bir dönemin içerisinde yaşıyoruz. Çocuklar ebeveynlerin bilmediği bir dünyanın içinde yaşıyor.
Ülkemizde ebeveynlik krizini aşmak için çalışma yapan kişi sayısı çok azdır.
Ebeveynlik bir süreç meselesidir. Her çocuğa uyan bir çocuk yetiştirme reçetesi yoktur. Bu farklılıkta çocuğun mizacı, sosyal çevresi gibi etkenler etkili olur. Uzmanların sunduğu reçeteler her çocuğa uyacak diye bir kural yoktur.
1.2. Bebeklikten Ergenliğe Gelişim
Çocuk gelişimi üç bölümde ilerler: fiziksel gelişim, bilişsel gelişim, sosyal-duygusal gelişim.
Fiziksel gelişim doğum öncesinde başlar, fiziksel gelişimde genetik etkenler ciddi rol oynar, çevresel faktörlerin de etkisi vardır. Doğum öncesi dönemde annenin huzuru, sağlığı ve beslenme alışkanlıkları önemlidir. Okul öncesi dönemde düzenli şekilde doktor ziyaretleri ve erken yaşlarda düzenli beslenme alışkanlıkları kazandırmak önemlidir.
Zihinsel / Bilişsel gelişim beyin gelişimini, algıyı ve işlem becerilerini kapsar. Kritik evresi 0-6 yaş aralığıdır, beyin gelişiminin %90’ı bu yaş aralığında tamamlanır. Okul öncesi dönemde doğru şekilde desteklenmelidir.
Duygusal ve sosyal gelişim ebeveynlere bağlanmayı ve çevreyle iletişim kurmayı sağlar. İlk yıllarında ebeveynleriyle güven bağı kuramamış bebek, büyüdüğünde sıkıntı çeker. Duygularını kontrol edemeyen bireyler, zihinsel potansiyellerini açığa çıkaramazlar.
Çocuk gelişiminde etkili olan çocuğun ailesi, gittiği okul, oturduğu muhit, sosyal çevresi gibi pek çok etken vardır. Gelişim sadece ailelerin etki ettiği bir süreç değildir.
1.3. Temel Gelişim Sorusu: Doğuştan mı Sonradan mı?
Doğuştan gelen genetik faktörlerle çevreden gelen ekolojik faktörleri birbirinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Hamileyken annenin yaptığı diyet, içtiği sigara genetik faktör olarak mı çevresel faktör olarak mı yansır sorusunun cevabı net olarak verilemez. Bu konuda zihin kalıbı önemlidir. Zeka ve yetenek doğuştan gelir, sonradan kazanılmaz diyerek çaba ve emeğe önem verilmezse başarısızlık kabul edilir, hayatta hedefler konulmaz. Zeka ve yeteneğin emekle, çabayla geldiğine inanılırsa başarının peşinden gidilir ve koyulan hedefler doğrultusunda yaşam sürdürülür.
1.4. Çocuk Yetiştirirken Dikkate Alınması Gereken 5 Nokta
Ebeveynler çocuğun mizacını iyi tanımalıdır. Mizaç doğuştan gelen özelliklerle çevrenin yüklediği karakteristik özelliklerin karışımıyla meydana gelir. Temel mizaç özellikleri ileriki yaşlarda ciddi değişikliklere uğramaz. Ebeveynlik mizaca göre yapılmalıdır. Ebeveynlikte esneklik gerekir. Çocuğun değişen ihtiyaç ve beklentilerine göre ebeveynlerin tutum ve duyarlılıkları da değişmelidir.
Ebeveynler ve çocuk arasında güvene dayalı derin bir bağ kurulmalıdır. Ebeveyniyle güven bağı kuramamış çocuk arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, diğer bireylerle sağlıklı ilişkiler kuramaz. Erken yaşlardan itibaren çocuklara kendi ayakları üzerinde durmayı, tercih yapmayı öğretmek gerekir yani çocuk sorumluluk bilincini kazanmalıdır.
Ebeveynler mükemmel değil olabildikleri kadar iyi olmalıdır. Mükemmeliyetçi ebeveynlik çocuğa bir fayda sağlamaz. Tüm hayatlarını çocuğa göre şekillendiren ebeveynler de bu çocuklar da mutlu olamazlar.
Evde belli bir rutin oluşturulmalıdır. Gelişimin ilk yıllarında sağlık için uyku ve yemek düzeninin olması önemlidir. Sonraki yıllarda oyun, ders, ekran zamanları eklenir.
Ebeveynler çocuklarını başka çocuklarla kıyaslamamalıdır. Çocuğun gelişim aşamaları yavaş olabilir, diğer çocuklara göre geriden gelebilir bu doğal bir şeydir. Ebeveynler paniklememelidir. Gelişim takvimlerine bakıp çocuğun gelişimi hakkında yorum yapmak yanlıştır. Gelişim takvimlerinin bilimsel bir gerçekliği yoktur. Her çocuğun gelişim takvimi farklıdır. Çocukların gelişim dönemlerinde kilo alıp vermeleri doğaldır, obezite korkusu beslenmemelidir.
1.5. Bana Çocuk Yetiştirme Tarzınızı Söyleyin, Size Nasıl Bir Çocuk Yetiştireceğinizi Söyleyeyim
Pek çok ebeveynin çocuk yetiştirme tarzı birbirinden farklıdır. Bu tarzı ebeveynlerin kendi yetişme tarzları, sosyoekonomik ortam, din, inanç gibi durumlar etkiler.
Baumrind modeline göre otoriter, demokratik, serbest, ilgisiz (ihmalkâr) ebeveynlik tarzları vardır.
Otoriter ebeveynler çocuklarının ihtiyaçlarına ve beklentilerine duyarsız olurlar. Aşırı kontrolcüdürler. İlerleyen zamanlarda çocuklarda karamsarlık, korkaklık, içe dönüklük gibi sorunlar açığa çıkar.
Demokratik ebeveynler otoriter ve serbest olmazlar. Kontrolü, sevgiyi, ilgiyi dengeli kullanırlar. Çocuklarda pozitif ruh hali, sosyal ilişkilerde özgüven görülür.
Serbest (izin verici) ebeveynler çocuklarına sınır koymazlar, çocuklarının ihtiyaçlarına aşırı derecede duyarlı olurlar. Bu tarzda yetişen çocuklar fevri, saldırgan, şımarık olurlar. Sorumluluk almayı bilmedikleri için özgüvensiz olurlar. İlerleyen yaşlarda alkol, sigara gibi madde kullanımı bu çocuklarda görülebilir.
İhmalkâr (ilgisiz) ebeveynlik çocukları en olumsuz etkileyen türdür. Bu tarz ebeveynlikte çocukların ihtiyaçları karşılanmaz. Çocuklar sosyal ilişkilerinde sıkıntılar yaşar ve düzelmeleri çok zordur.
Ebeveynlerin çocuk yetiştirme tarzı çocuktan çocuğa, zamandan zamana değişiklik gösterebilir. Ebeveynliği tek bir tarza sığdırmak mümkün değildir.
1.6. Babalık Çocuk Yetiştirmeyle Başlar
Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Yılmaz Esmer’in çalışmasında babalık üç boyutta değerlendirilir: bakım, kontrol, yakınlık.
Ülkemizde çocuğa bakmak annenin göreviymiş gibi yanlış bir düşünce vardır. Babaların %50’si çocuğunu hiç tuvalete götürmemiş, 1/3’ü çocuğun altını hiç değiştirmemiş ve yine 1/3’ü çocuğunun tırnaklarını hiç kesmemiş.
Kontrol konusunda ülkemizde babaların %33’ü yasaklarla çocuğunu sınırlandırıyor. On babadan biri çocuğuna fiziksel şiddet uyguluyor ama gerçek oranın daha fazla olduğu düşünülüyor. Çocukların evde babalarıyla en çok yaptığı aktivite televizyon seyretmek, babaların neredeyse yarısı çocuklarına hiç kitap okumuyor.
Ülkemizde babalar, çocuklarının hayatlarına çocuklar büyüdükten sonra dahil olmaya başlıyor. İlerleyen yıllarda eskinin boşluğunu kapatmak çok zordur.
Çocuk yetiştirmek, ev işlerini yapmak anne ve baba arasında eşit şekilde pay edilmelidir. Evde cinsiyetçi bir iş bölümü varsa çocuk bu durumu görerek yetişir ve büyüdüğü zaman gördüğü şekilde karı veya koca olacaktır.
İkinci Bölüm / Erken Çocukluk Dönemi
2.1.Erken Çocukluk Yıllarının Önemini Anlatmak Mümkün Değil
Hamilelik süreci gelişim için kritik bir dönemdir. Doğum sonrası dönemde fiziksel, bilişsel, duygusal olarak en hızlı dönüşüm yaşanır.
2.2.Okulöncesi Dönemde Zekayı Artırmanın 3 Yolu
Okulöncesi dönem zihinsel gelişimde kritik bir dönemdir.
1- Diyet: Omega-3 çocukların zekâ seviyesini ortalama 3,5 puan artırır. Balık yemeye doğum öncesinde başlanmalıdır. Doğum sonrasında çocuğun beslenmesine dâhil edilmelidir.
2- Etkin Diyalog: Ebeveyn çocuğuyla karşılıklı konuşursa ve soru-cevaplarla kitap okursa çocuğun zekâsı dört yaşına kadar altı puanın üstünde artırır.
3- Okulöncesi Eğitim: Çocuk okulöncesi eğitime katılırsa zekâsı akranlarına göre dört puan civarı öne geçer. Verilen eğitim kaliteliyse yedi puanlara ulaşır.
2.3. Eve Arsaya Değil, Kelime Haznesine Yatırım Yapın
Okulöncesi gelişim döneminde zekâ denilen şey aslında kelime haznesidir. Kelime haznesinden kasıt çocuğun söyleneni, yazılanı anlamasıdır. Beyin gelişimi için ilk 3-4 yıl çok önemlidir. Akademik başarısı yüksek çocuklar isteniyorsa okula başladıktan sonra işe koyulmak önemli değildir. 0-4 yaş aralığında işe koyulmak gerekir.
2.4. Diyaloga Başlamanız İçin Beklemenize Gerek Yok
Doğum öncesinde ninniler, şarkılar gibi aracılarla diyalog arayışına başlanmalıdır. Doğum sonrasında göz temasıyla, gülümsemelerle, sözlerle diyalog kurulmalıdır. Bunlar sağlıklı gelişim için gereklidir. Okulöncesi dönemde diyalog akademik başarı için olmazsa olmazdır.
Düşüncelerini ifade edebilen, muhatap alınan, etkin diyaloglara kabul edilen çocukların zihinsel becerileri ve akademik başarıları iyi olur. Türkiye’de babalar 0-3 yaş aralığındaki çocuklarından uzak duruyor. Çocuklar en önemli gelişim döneminde babalarından gerekli ilgiyi göremiyor.
2.5. Okul Öncesi Kitap Seçim Kılavuzu
Çocuğa erken yaşlarda yeni kelimeler, yeni kavramlar kazandırılmalıdır. Kitaplar çocukların yaşamına ne kadar erken giderse o kadar iyidir. Çünkü kitaplar çocukların zihin gelişimini destekler, okula daha iyi hazırlanmalarına olanak sağlar. Ülkemizde çocuğuna kitap okuyan ebeveyn oranı 1/5’tir.
Okulöncesi kitaplarda bakılması gereken üç kriter şu şekildedir:
Gelişim seviyesine uygun kitap: 0-36 ay aralığındaki çocuklar için görselliğin ön planda olduğu kitaplar, 36-66 ay aralığındaki çocuklar için hikâyenin ön planda olduğu kitaplar seçilmelidir.
Yanıt veren değil soru soran kitap: Kitap ebeveyn ile çocuk arasında sorular üzerinden muhabbet başlatmalıdır. 0-3 yaş aralığında amaç bir şey öğretmek değildir, çocuğun kelime haznesini geliştirmektir.
Çocuğun ayağını yerden kesen kitap: 3 yaşı geçtikten sonra hikâyeleştirme önem kazanır. Çocuğun hayal dünyasını geliştiren kitaplar seçilmelidir.
2.6. Diyaloğa Dayalı Okuma Kılavuzu
Yeni doğan bebekler okunanı, söyleneni anlamaz, bebeklerin sevdiği tek bağ duygusal bağdır. Kitap okumak bu duygusal bağı geliştirmek için bir araçtır. Çocuğa sadece kitap okunmamalıdır, kitap üzerinden diyaloglar kurulmalıdır. İlk aylarda birkaç dakika, ilk yılın sonunda 5-10 dakika sürmelidir. Çocuk büyüdükçe odak süresi hafif hafif artar.
2.7. Erken Çocukluk Döneminde Duygusal Gelişim Temelleri
Zihinsel ve duygusal gelişim birbiriyle etkileşim halindedir. Benlik kontrolü denen bir kavram vardır. Benlik kontrolü duyguları kavranıp idare etme becerisidir. Bu beceri günümüzde çocuklara erken yaşlarda kazandırılmak isteniyor.
Çocukla güvene dayalı sağlam bir bağ kurulursa ve çocuğa her zaman iyi bir rol model olunursa o çocukta duygu yönetimi oluşur. Duygusal gelişim ve özdenetim için ilk on yaş çok önemlidir çünkü özdenetim becerisi on yaşında kapanır ve geliştirilemez. Bu yaşa kadar sabır, beklemek, hak etmek, hoşgörülü olmak vs. öğretilmelidir.
2.8. Ekran Bağımlılığıyla Başa Çıkma Kılavuzu
Günümüzde ekranı yok saymak çocukları yeni dünyadan koparmak demektir. Ekran bağımlılığından çocukları korumak için ekranı yasaklamak çözüm değildir. Bu yasaklama çocuğun arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkiler. Çocuk arkadaş ortamında arkadaşlarının nelerden bahsettiğini anlayamaz. Yasaklama yerine ekran başında geçirilen süreyi ayarlamak gerekir.
Çocuklar; 0-18 ay aralığında tüm ekranlardan uzak tutulmalıdır, 18-24 ay aralığında ekranla tanışabilir fakat bu tanışma şart değildir, 2-5 yaş aralığında gün içerisinde en fazla bir saat kaliteli içeriklere bakabilir, 6 yaş ve üzerinde ise ekran zaman planı oluşturulmalıdır.
Üçüncü Bölüm / Okul Dönemi
3.1. Çocuk Yetiştirme Evde Başlar, Okulda Devam Eder!
Çocuk yetiştirme işi evde başlar. 0-6 yaş aralığında bu sorumluluk anne ve babaya düşer.
3.2. Okullar Çocuklarımızı Dünyayla Rekabete Hazırlıyor mu?
Ülkemizde ders becerileri PISA verilerine göre geriye düşüyor, eğitimimiz kalitesizleşiyor. Bu düşüşü engellemek için öncelikle kaliteli bir okulöncesi eğitimi tüm ülkede zorunlu kılmak gerekiyor. Öğretmenliği profesyonel bir meslek haline getirmek gerekiyor ve öğretmen adayları için, mevcut öğretmenler için yüksek kalitede eğitimler vermek gerekiyor.
Merkezi yönetimde esneklik olmalıdır. Okul yönetimine ve öğretmenlere yetkiler verilmelidir.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, akademik başarıyı ve öğrencilerin okula ilgisini etkiler.
Ülkemizde eğitim sistemi öğrencilere temel becerileri kazandırmak üzerine kuruludur. Eleştirel düşünce ve muhakeme yeteneklerine gereken önem verilmelidir.
Ülkemizde fen alanında üst seviyede başarı gösteren öğrenci neredeyse yok denecek kadar az.
Ölçme değerlendirme yaklaşımımız çoktan seçmeli, ezber kabiliyetini ölçen testlerden ibaret. Bu sınav yaklaşımından vazgeçilmelidir. Açık uçlu sorularla muhakeme ve eleştirel düşünmeyi teşvik edecek sınavlar yapılmalıdır.
3.3. Çocuğunuz Okula Hazır mı?
Okulöncesi eğitime katılıp birinci sınıfa başlayan öğrenciler okulöncesi eğitime katılmayan öğrencilere göre kendini ifade etme, yönerge dinleme, işbirliği yapma gibi becerilerde önde olur. Okulöncesi eğitimin verildiği dönem zihinsel gelişimin en hızlı olduğu dönemdir. Okulöncesi eğitim sosyal ve duygusal gelişime katkı sağlar.
3.4. Her Velinin Okuldan Talep Etmesi Gereken 6 Beceri
Altı beceri şu şekildedir: Eleştirel düşünme ve problem çözme becerisi, hayalin farklı katmanları arasında işbirliği kurma becerisi, zihinsel çeviklik ve esneklik, inisiyatif alma ve girişimcilik, sözlü ve yazılı iletişim, bilgiye ulaşma ve işleme becerisi.
3.5. Çocuğunuz Bilgisayar Okuryazarı mı?
Çocukların günümüz dünyasında rekabet edebilmesi için bilgisayar okuryazarı olması şarttır.
3.6. Çocuğumun Kodlama Öğrenmeye İhtiyacı Var mı?
Her çocuk kodlama bilecek diye bir kural yoktur. Çocuklara gösterilebilir. Kimi çocuğun ilgisini çeker, çocuk devam eder öğrenmeye. Kimisinin de ilgisini çekmez ve bırakır.
3.7. Okulu Eve Taşıyan Araç: Ödevler Ne İşe Yarar?
Türkiye’de ev ödevleri OECD başarısını düşürüyor. OECD’nin listesinde en çok fen ödevi veren ülke Türkiye fakat en düşük fen başarısına sahip ülke de Türkiye. Öğrencilere kaliteli ödevler verilmelidir. Birinci sınıf öğrencisinin ödevi yapma süresi on dakikayı geçmemelidir.
3.8. Yeni Bir Kavram: Tatilde Öğrenme Kaybı
Öğrenciler tatilde tekrar etmedikleri konuları unutuyor. 1/10 oranında en fazla kayıp ilkokul çağında oluyor.
Okulun açık olduğu dönemde varlıklı ailelerin çocuklarıyla yoksul ailelerin çocukları arasındaki fark kapanırken tatil döneminde fark açılıyor. Bunun nedeni ailelerin çocuklarına sundukları imkânlardır.
3.9. Tatilde Öğrenme Kaybıyla Başa Çıkmanın Kılavuzu
Özellikle ilkokul çocukları için tatil setleri alınabilir. Bu setler çocuğun bitirdiği sınıf düzeyi ile başlayacağı sınıf düzeyi arasında köprü rolü üstlenmelidir.
Dördüncü Bölüm / Ergenlik Dönemi
4.1. Ergenlik Fırtınalı Olmak Zorunda Değil
Ergenlik dönemi, doğum sonrası dönemden sonra en hızlı ikinci büyüme dönemidir. Duygusal ve sosyal gelişimler de yaşanır. Zihinsel gelişim hızlanır. Soyut ve uzun vadeli düşünme pratiği gelişir.
Ebeveynler çocuklar ergenlik dönemine girdiğinde çocuklarını yeniden tanımaya başlamalıdır. Çocuklarla güvene dayalı, açık diyaloglar kurulmalıdır. Çocuklar tüm değişimleriyle sevilmelidir. Ebeveynliği otoriter olan anne babalar bu tutumlarını gözden geçirmelidir çünkü bu dönemde bu yaklaşım sıkıntılar doğurabilir.
4.2. Ergenlik Dönemi Buhranları ve Ailenin Rolü
Ergenlik dönemi erken, orta, geç ergenlik yılları olarak kendi içinde üçe ayrılır. Erken ergenlikte fiziksel, duyuşsal ve bilişsel değişim çok hızlıdır. Geç ergenlik dönemi ise ergenlikten yetişkinliğe geçiş dönemidir.
Achenbah Modeli’ne göre gençler bu dönemde streslerini içselleştirerek ya da dışsallaştırarak yaşıyor. Ergen stresini içselleştirerek yaşarsa depresyon, kaygı, somatik problemler gibi sıkıntılar yaşayabiliyor. Ergen stresini dışsallaştırarak yaşarsa da anti sosyal davranışlar, saldırganlık, suça ve şiddete meyil gibi davranışların içine girebiliyor. Ebeveynlerin, öğretmenlerin bu sorunları fark etmesi çözüm için ilk basamaktır. Ergenle aile arasında veya ergenle öğretmeni arasında güvene dayalı bağlar kurulursa ergene doğru yollar açılabilir.
4.3. Gençlerimiz Neden Bu Kadar Mutsuz?
PISA verilerine göre ergenlikte ebeveynler çocuklarıyla diyaloğunu kesmezse, beraber vakit geçirirlerse -örneğin akşam yemekleri- ve çocuklarının hayatlarında neler olup bittiğini bilirse bu ergenler diğer ergenlere göre iki kat daha fazla mutlu olur.
4.4. Adım Adım Zirveye Çıkmanın Formülü
Psikolog K. Anders Ericsson’a göre zirveye çıkmak için herhangi bir alanda tahayyül, durum tespiti, sürekli geri besleme, kasıtlı pratik (sürekli pratik çalışma) olmazsa olmazdır.
4.5. Çok Çalış Demek Bir İşe Yaramıyor
Ebeveyn çocuğuna “çok çalış” demeden önce çocuğuyla hayaller kurmalıdır. Hayal kurmak için içinde bulunulan şartlara itiraz etmek gerekir. İtiraz etmek eleştirel düşünmeyle olur. İlerlemek için kaybetmeyi, tekrar denemeyi göze almak gerekir.
4.6. Kimin Tercihi?
Üniversite tercih döneminde ebeveynler süreci kendi dönemlerinde olduğu gibi düşünüyor, bu düşünce yanlıştır. Tercih çocuğa bırakılmalıdır. Çocuk tercihini hayallerine, hedeflerine ve planlarına göre yapmalıdır. Çocukların istemeyerek gittikleri bölümde başarılı olma ihtimalleri çok düşüktür.
Beşinci Bölüm / Bu Çocuklar Da Bizim
5.1. Sadece Kendi Çocuklarımızı Dert Etmek Yetmiyor
Çocuk gelişimi sadece evde olmaz. Çocuk dışarıda başkalarıyla etkileşim halindedir. Çocuğun evde olmadığı zamanlarda dışarıda gelişim hikâyesi devam eder. Ebeveynler kendi çocuklarıyla ilgilendiği kadar başka çocuklar için de çaba içerisinde olmalıdır.
5.2. Yoksulluk Döngüsüne Mahkum Çocuklar
Türkiye’deki çocukların %38’i şiddetli maddi yoksunluk içinde gelişiyor. Bu yüzdelik sayı yedi buçuk milyon gibi bir sayıya denk geliyor. Ülkemizdeki çocukların %40’ının evinde beslenme sorunu, %28’inin evinde ısınma sorunu var ve %70’i tatile gidemiyor. Şiddetli maddi yoksunlukla büyüyen çocuklar genellikle ömür boyu yoksul kalıyor.
Devlet doğum öncesinde yoksul annelere gıda yardımı yapmalıdır. 0-36 ay arsındaki çocukların temel sağlık, beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamalıdır. 36-66 ay arasındaki çocuklara kaliteli bir okulöncesi eğitim hizmeti sunmalıdır. Yoksul kadınların ekonomik konumlarını iyileştirmelidir. Bu kadınların eğitime ve istihdama katılmalarını sağlamalıdır.
5.3. Gençlerin Umudunu Kıran Bu Tabloyu Geliştirmek Zorundayız
Ülkemizin gençleri gelecekleri konusunda pek umutları yoktur. OECD ülkeleri arasında âtıl genç oranı en fazla olan ülke Türkiye’dir.
Ülkemizde cinsiyet ayrımından söz etmek de mümkündür. Ülkemizde kadınlar eğitim ve iş hayatında erkeklerin gerisinde kalıyor.
5.4. Mülteci Çocuklar
Ülkemizde iki milyona yakın mülteci çocuk vardır. Okul çağına gelip hiç okula gitmeyen yarım milyon Suriyeli çocuk var ülkemizde. Onların örgün eğitime dahil edilmesi gerekiyor.
2. ALINTILAR
“Hayatta çocuk yetiştirmekten daha mühim başka bir uğraş varsa ben bilmiyorum. Anne babalar için bir insanı hayata en iyi şekilde hazırlamaktan daha önemli bir iş yok.” (s. 19)
“Anne babalık, bilmediğiniz bir memlekette yol bulmaktır.” (s. 25)
“Gelenek, değişime direnebiliyordu. Ama artık bu denklem bozuldu. Türkiye’nin çoğunluğu kentlerde yaşıyor. Ne köyler köy olarak kaldı ne de kentlerde eski mahalle kültüründen izler. Bütün bu demografik değişime teknolojik dönüşüm de eklenince gelenek değişime yenik düştü.” (s. 26)
“Hepimiz artık şunu çok iyi biliyoruz, çocuklarımız bizim hiç bilmediğimiz bir dünyada yaşayacak. Bu kadar hızlı değişim, bu kadar çok bilinmez ve gelenekten bu kadar hızlı kopma olunca ister istemez ortaya ciddi bir sorun çıkıyor. Ben bu soruna ebeveynlik krizi diyorum.” (s. 27)
“Ebeveynlik bir süreç meselesi. Mükemmel ebeveynlik diye bir şey yok…” (s. 28)
“Duygularını kontrol etme becerisi gelişmemiş çocuklar zihinsel potansiyellerini açığa çıkarmakta çok güçlük çekiyorlar.” (s. 34)
“Ebeveynlerin çocuklarına katacağı en önemli erken kazanımlardan biri , çocuklarının duygularını tanımaları ve bu duyguları daha etkin bir şekilde düzenlemelerini sağlamak olacaktır.” (s. 34)
“Çocuk gelişimi ailelerin tekelinde olan bir süreç değil. Pek çok faktör devreye giriyor."(s. 37)
“Dweck’in Türkçeye de çevrilmiş olan Gelişebileceğinize İnanmanın Gücü isimli 10 dakikalık TED konuşmasını mutlaka izleyin.” (s. 41)
"Her dediğinizi harfiyen uygulayan bir çocuk bekliyorsanız hayal kırıklıklarına hazır olun.” (s. 44) ·
“Ürkek, çekingen, utangaç mizaca sahip çocuklar genel olarak diğer çocuklara göre duygularını idare etmekte çok daha fazla zorlanıyor.” (s. 45)
“Ebeveyniyle güvenli bir bağ kurmakta zorlanmış bir çocuk ise önce oyun arkadaşlarıyla, sonra öğretmenleriyle ve tabii yetişkin dönemlerde başkalarıyla sağlıklı bir ilişki kurmakta zorlanıyor.” (s. 46)
“Güven olmadan özgüven olmuyor. Özgüven olmadan bireysel başarı gelmiyor. O nedenle olabildiği kadar erken yaşta çocuklarımıza kendi ayakları üstünde durmayı, tercih yapmayı öğretmeli ve sorumluluk bilincini kazandırmalıyız.” (s. 46)
“Mükemmel ebeveynlik diye bir şey yok… Gereğinden fazla kurcalayıp kendinizi de çocuğunuzu da yormayın.” (s. 47)
“Pek çok araştırma düzenli bir uyku rutini olan, ailesiyle rutin bir şekilde akşam yemeği yiyen çocukların daha sağlıklı büyüdüğünü gösteriyor.” (s. 48)
"Kimi çocuk akademik başarısının zirvesine ilkokulda çıkıyor, kimi ortaokulda, kimi de ancak üniversite ortamında kendi potansiyelini harekete geçirebiliyor.” (s. 52)
"Araştırmalar otoriter ebeveynlerin çocuklarının görece daha karamsar, mutsuz, korkak, endişeli, içedönük ve en önemlisi de yeni deneyimlere kayıtsız kaldıklarını gösteriyor.” (s. 56)
“Çocuklar daha pozitif ve mutlu ruh hali içinde sosyal ilişkilerinde daha özgüvenli oluyorlar.” (s. 57)
“Çocuklar babalarıyla oldukları ortamlarda televizyon bağımlısı, kitapsız, masalsız, hayalsiz bir şekilde yetişiyorlar.” (s. 67)
“Gerçek manada evdeki işlerin, çocuk yetiştirme sorumluluklarının eşler arasında dengeli bir şekilde dağıtılmasından söz ediyorum.” (s. 68)
"Eğer evde cinsiyetçi bir işbölümü varsa çocuk da ona göre cinsiyetçi bir kimlik geliştirecektir.” (s. 69)
“Ebeveyn ile çocuk arasındaki kaliteli zaman paylaşımının yerini alan başka hiçbir şey yok.” (s. 77)
“Kelime haznesi zengin olan çocuklar hem kendilerini daha iyi ifade ediyor hem ifade edileni daha iyi anlıyor hem de daha yaratıcı bir şekilde akıl yürütebiliyor.” (s. 84)
“Çocuk doğmadan onunla diyalog arayışı, doğum sonrası gözle, gülücükle ve sözle diyalog sağlıklı gelişimin olmazsa olmazı.” (s. 88)
“Söz alan, muhatap alınan çocukların beyinleri zamanla fiziksel olarak da akranlarından ayrılıyor. Etkin diyalog ortamında yetişen çocuklar, akranlarına göre hem zihinsel beceri testlerinde hem de akademik alanda akranlarına göre çok daha başarılı oluyor.” (s. 89)
“Ülke olarak çok iyi durumda değiliz, zira evlerin yarısından fazlasında (yüzde 54) toplam 25 ya da daha az kitap var.” (s. 91)
“Her 5 ebeveynden yalnızca 1’i çocuğuna kitap okuyor.” (s. 91)
“Çocuğunuza birden fazla dil öğrenme olanağı verin ve bunu 3-4 yaşlarında hatta daha erken yapın. Çünkü erken yaşta birden çok dil öğrenen çocuklar, hem yaratıcılık hem eleştirel düşünme hem de zihinsel esneklik bakımından tek dil konuşan akranlarından öndeler.” (s. 99)
“Steve Jobs, Bill Gates gibi hayatımıza ekranları sokan pek çok mucidin kendi çocuklarına bilgisayar oyunlarını yasakladığını biliyor muydunuz?” (s. 109)
"Asya ülkeleri ve Finlandiya’nın son yıllarda kaydettiği ekonomik başarının ardında yatan en temel faktör öğretmene yatırım yapılmış olmasıdır.” (s. 130)
"OECD ülkeleri arasında fakir öğrencilerin sayısı arttıkça sınıfların kalabalıklaştığı tek sistem bize ait.” (s. 131)
“Maalesef ülkemizde birinci sınıfta okumayı söküp, yaz tatilinde hiç pratik yapmadığı için ikinci sınıfa okumayı unutarak başlayan çocuklar var.” (s. 159)
“Geleneksel okuldan farkı olmayan yaz okulu tarzı uygulamaların çocukları öğrenmekten soğutacağı aşikâr.” (s. 163)
“Kaygı, bizim hayatta başarılı olmamız için gerekli olan bir duygu. Belli bir seviyede kaygı olmayınca performans da olmuyor.” (s. 175)
“Ergenleri yaşadıkları psikolojik sorunlardan dolayı kınamayın, yargılamayın, suçlamayın!” (s. 176)
3. BİLGİLER:
Uhde: Bir kimsenin yapmakla yükümlü olduğu görev, iş
Çiğdem Kağıtçıbaşı: (29 Ocak 1940 - 2 Mart 2017), Türk bilim insanı, psikolog. Türkiye'de sosyal psikolojiye çok büyük katkılar yapmış ve uluslararası psikoloji dünyasının önemli isimleri arasına girmiş bir bilim insanıdır. Araştırmalarında, insan gelişimi ve aile arasındaki etkileşimi kültürlerarası bir bakış açısıyla incelemiş; geliştirdiği kültürlerarası benlik ve aile modeli ile ana akım psikolojide kabul gören iki temel aile modeline alternatif üçüncü bir model sunmuştur ve bu modeli psikoloji dünyasında kabul görmüştür. Okul öncesi eğitim araştırmaları ile de tanınan Kağıtçıbaşı, Anne Çocuk Eğitim Vakfı'nda (AÇEV) ana-çocuk odaklı eğitim projeleri uyguladı. (Vikipedi)
Alastair Mc Alpine, ölümcül hastalığa yakalanan çocuklarla görüşmeler yapıyor. Çocukların keşkeleri sayfa 70 ve 71’de bulunuyor.
Perspectives on Psycholocigal Science önemli bir akademik dergidir.
Kitap: Joshua Aronson / Social Animal (Sosyal Hayvan)
30 Milyon Kelime Farkı araştırması: Araştırma Betty Hart ve Todd Riskey tarafından gerçekleştirilmiştir. Diana Suskind kitabında bu araştırmayı anlatmıştır. Araştırmaya göre varlıklı ailelerin çocukları üç yaşına gelene kadar kırk beş milyon kelime, orta gelirli ailelerin çocukları otuz milyon kelime, alt gelir grubuna ait ailelerin çocukları on beş milyon kelime duyuyor. Bu farklılık çocukların zihinsel gelişimlerini etkiliyor.
Kitap: Etkileşimli Kitap Okuma Kılavuzu / Editör: Cevriye Ergül
Kitap: Adam Alter / Karşı Konulmaz(Irresistible) Davranış bağımlılığı yaratan teknolojiler irdelenir kitapta.
World of Warcraft ve Fornite dünyada en çok bağımlılık yaratan oyunlardır.
PISA: OECD geliştirdi uluslar arası eğitim değerlendirme sistemi
Kitap: Mazhar Müfit Kansu / Atatürk’le Beraber
Tiran: 1. Eski Yunan’da siyasal gücü tek başına elinde tutan kimse, 2. Siyasal erki zorla ele geçiren ve onu kötüye kullanan kimse
Görsel: Selçuk Şirin - Bağlantı
KAYNAK
ŞİRİN, Selçuk (2023). Yetişin Çocuklar (Bebeklikten Ergenliğe Çocuk Yetiştirme Kılavuzu). İstanbul: Doğan Kitap. 59. Basım