Uzun Hikâye / Mustafa Kutlu Kitap Özeti:
Babasını küçük yaşta kaybeden ve Bulgar olan Ali, dedesi Pelvan Sülüman ile Türkiye’ye kaçmıştır ve İstanbul’a geldikten sonra akrabalarından haber alamamıştır.
Pelvan Sülüman İstanbul Eyüp Sultan’da ahşap bir ev tutar ve Ali’yle birlikte orada yaşamaya başlar. Eskiden de hayvancılıkla uğraşan Pelvan Sülüman evlerinin ahırında hayvancılık yapar, zamanla koyunlarının sayısı artar. Ali o dönemde ortaokulu bitirir.
Pelvan Sülüman vefat eder. Ali tüm hayvanları satar, o evden taşınır.
Ali askere gidip askerliğini yapar. Avukat yardımcılığı, kâtiplik gibi mesleklerde çalışır.
Görsel: Dergâh Yayınları - Bağlantı
Yazmayı sever, daktilosunu yanından hiç ayırmaz, devamlı bir şeyler yazar.
Ali, Eyüp’te sarı saçlı, mavi gözlü Münire isimli bir kadınla tanışır. Münire’nin ailesinin sinema salonu vardır. Münire’nin ağabeyleri Eyüp’ün belalılarıdır. Ailesi Münire’yi zengin bir adamın oğluyla evlendirmeye karar verir, Münire karşı çıksa da işe yaramaz, dayak yer, her tarafı morarır. Ali bu duruma çok sinirlenir ve Münire’yi kaçırmaya karar verir. Herkes sinemadayken Ali sinemanın perdelerini yakar, yangın kısa sürede sinema salonu sarar. Ali Münire’yle beraber oradan ayrılır. Ali’nin sinemayı yakması ve Münire’yi kaçırması Eyüp’te efsaneleşir, herkesin ağzında sinemayı yakıp Münire’yi kaçıran Bulgaryalı Ali’nin efsanesi dolaşır.
Ağabeyler Ali ve Münire’yi aradıkları için Ali ve Münire sürekli yer değiştirirler, köy köy kasaba kasaba dolaşırlar. Bu yüzden Ali’nin düzgün bir işi olmaz. Çiftin Mustafa adında erkek çocukları olur, Mustafa yollarda büyür.
İkili bir vagon evde yaşamaya başlar. Mustafa beş altı yaşlarına gelir. Ali bir okulda okul katipliği yapmaya başlar. Çalıştığı okulun bahçesi bakımsızdır. Ali bahçeyle ilgilenir, meyve ağaçları diker, havuz yapar. Hiçbir şeye karışmayan okul müdürü bahçenin son halinden gayet memnun olur, böbürlenir, herkese bahçeyi kendisinin yaptığını söylemeye başlar, bahçedeki meyvelerden kimse yiyemez olur.
Ali haksızlığı kaldıramaz, müdüre meyvelerin eşit paylaşılması gerektiğini söyler. Müdür eşit kelimesinden dolayı Ali’ye sosyalist misin diye sorar. Sosyalist olmayan Ali sinirle sosyalist olduğunu söyler. Ali işten çıkarılır ve lakabı Sosyalist Ali olur.
Müdürün yaptıklarını yediremeyen Ali gece yarısı okula gelip bahçedeki sebze ve meyvelerin hepsini toplar ve kasabayı terk etmek için Mustafa ve hamile karısıyla birlikte trene biner, Ali tren şefiyle ahbap olur, tren şefi bir vagondan evde kalmaları için izin verir. Hayat onlar için yine güzel geçmeye başlar. Bir gün Münire evin ağır işlerine ve hamileliğe daha fazla dayanamayıp fenalaşır. Ali Mustafa’yı komşuya emanet edip Münire’yi şehirdeki hastaneye götürür. Münire hastanede vefat eder. Ali günler sonra eve tek döner.
Yıllar geçer, Mustafa on altı yaşına gelir. Ali o dönemde Çerçi Abdullah’ın evini tutar ve Emin Efendi’nin sahibi olduğu Sarıkaya Oteli’nde dava vekilliği yapar.
Çerçi Abdullah’ın kas erimesi hastalığı olan Celal adında oğlu vardır. Celal cam kenarına oturup bileklik yapar, babası da satar. Mustafa ve Celal arkadaş olurlar.
Son günlerini yaşayan Celal ve Mustafa okulun en güzel kızı, babası savcı olan Leyla’ya âşık olurlar.
Ali ve Emin Efendi Çerçi Abdullah için el emeği dükkân açmaya karar verirler ama çarşı ağası İskender Zapuroğlu bu işe karşı çıkar. Zapuroğlu’na en çok Ali direnir.
Zapuroğlu Ali’ye kafayı takar, Ali’yi hiç rahat bırakmaz. Ali gitmesi gerektiğine karar verip gider.
Mustafa liseyi bitirir, üniversite sınavını kazanamaz.
Ali gittikleri yerde kitapçı dükkânı satın alır, gerekli düzenlemeleri yapar ve adını Küçük Kitapçı koyar. Dükkân tabelasını yapması için Turan isimli bir gençle anlaşır. Turan, Osman adlı bir ressamın yanında çıraklık yapmıştır. Osman ölünce de dükkân Turan’a kalmıştır.
Turan, Mustafa’yla arkadaş olur ayrıca kuaförün kızı Suna’ya aşıktır. Suna Turan’a yüz vermez. Suna’nın hayali oyuncu olarak meşhur olmaktır. Suna bir gün kaçıp gider ve Turan bunun etkisinden uzun süre kurtulamaz.
Kitapçı dükkânı sinek avlar duruma gelir. Ali gazete yazmaya başlar. Siyasi görüşleri yüzünden ihbar edilir ve hapse girer. Mustafa kitapçıda yalnız kalır.
Bir gün Selma Hanım ve kızı Feride kitapçıya gelir. Mustafa Feride’ye âşık olur. Feride sonraları kitapçıya yalnız gelmeye başlar. Mustafa, Feride’ye Çalıkuşu romanını okuması için verir ve kitabın arasına onsuz yapamayacağını yazan not bırakır, Feride olumlu cevap verir. Böylece ilişkileri başlar.
Bir gün Feride ile Selma Hanım yolda yürürken mahallenin ayyaşı Selami ikilinin peşine düşer. İkili kitapçıya kendilerini zor atar. Selami silahını çıkarıp Mustafa’yı tehdit etmeye başlar, kısa sürede polis gelir ve Selami’yi götürür.
Mustafa, babasının annesini kaçırdığı gibi Feride’yi kaçırmak ister ama Feride kocaya kaçan kız olmayı kabul etmez.
Mustafa bunun üzerine hapishaneye babasını ziyarete gider, olanları anlatır. Artık bu kasabada durmak istemediğini söyler. Ali, oğluna İstanbul’daki bir tanıdığın adresini verir, orada iş bulabileceğini söyler. Ali ve Mustafa vedalaşırlar. Ali oğluna daktilosunu verir, her zaman daktiloyla yazmasını ister.
Mustafa trenle İstanbul’a doğru yola çıkar. Babasının verdiği daktiloyla kendi hayatını yazmaya karar verir, yazmaya başlar.
Kaynak: Kutlu, Mustafa (2018). Uzun Hikâye. İstanbul: Dergâh Yayınları. 51. Basım
Görsel: Mustafa Kutlu - Bağlantı