"Çalış, genç arkadaşım çalış! Namerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir."
"Gençliğini eğlenmekle geçiren, ihtiyarlığını ağlamakla geçirir. "
"İlmin kaynağı zekâ, işin ise iradedir."
"Gönül ister ki okullarımız ilkinden yüksek öğrenimin sonuna kadar derece derece gençlere öğrenme ve yetişme yolunda güvenle yürümenin yolunu öğretsin; çalışıp başarılı olmanın sırrını göstersin. Okul, bilgi
Görsel: Ali Fuad Başgil - Bağlantı
üreten bir fabrika halinde çalışmasın ve gençlerin yalnız zekâları üzerinde kalmasın, iradeleri üzerinde de dursun ve onların ruh terbiyelerini yapsın."
"Mutluluğun yolu, başarının yolundan ayrı değildir."
BAŞARILI OLMA YOLUNUN TEHLİKELERİ VE DÜŞMANLARI
Yetişme ve başarılı olma yolunda yol kesen düşmanlar vardır.
Başarılı olma yolunun ilk büyük düşmanı tembelliktir.
Başarının ikinci büyük düşmanı kötü arkadaşlıklardır. Çalışkan, dürüst, iyilik sever insanlarla arkadaşlıklar kurulmalıdır.
“Arkadaşın kötüsü çalışanlardan rahatsız olur, başarılı olmayı küçümsemek ve alaya almak yoluyla intikam alır. Seni kendine benzetmek ve kendi düştüğü çukura sürüklemek için başvuracak çare arar. Sözleri ile ve yaşayış tarzı ile manevi enerjini kırar ve sende haince bir ruh gevşekliği yaratır."
Başarının üçüncü büyük düşmanı kötü örneklerdir.
“Bunlar takıp takıştırmakla, kiminin ayağına çelme takmak, kiminin gözüne kül atmakla servete; mevki ve şöhrete kavuşmuş; becerilerinin ve hak ettiklerinin üstündeki yerlere oturmuş; insan kılığındaki hayvanlar ve parazitlerdir."
Başarıya düşman olanlardan korunmak için iradeli olmak ve çalışmak gerekir.
BAŞARILI OLMANIN ŞARTLARI
Başarılı olmanın ilk şartı iradeli olmaktır.
“Tekrar edeyim ki, insan zekâsı ve bilgisiyle değil, ancak iradesi ile insandır.”
İrade denen kavram kişinin karar verip yapma, gerçekleştirme kudretidir.
Başarılı olmanın yolu gayretten geçer. Gayret ise iradenin ifadesidir. Mutluluksa gayret ve iradeyle gelişir.
İnsanın içgüdüleri doğuştan gelirken alışkanlıkları tekrar etmeyle oluşur.
“Alışık olmayan için sigara, içki, kumar asla ihtiyaç ifade etmez. Fakat bir defa alışınca bunlar ekmeğe ve suya olan ihtiyaç kadar dayanılması güç birer ihtiyaç haline girer.”
TERBİYENİN RUH VE KARAKTER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
“Her insan kendine has manevî yapısı ve ruh yönleriyle bir başka dünya ve bir psikolojik benlik yahut şahsiyet oluşturur. Ve kişinin bu manevî yapısı ile ruh yönleri onda belli bir duyuş ve hareket ediş tarzı yaratır ki buna da karakter, huy, tıynet, seciye denir."
İnsanlar mizaç ve karakter bakımından birbirlerinden farklıdır. İnsanlara ait huyların doğuştan geldiğini savunan ve doğuştan değil sonradan kazanıldığını savunan iki farklı görüş vardır.
İlk görüşe göre insanlar iyi ve kötü huylarıyla birlikte doğar. İnsan iyi huylarından faydalanırken kötü huylarını ise bir ömür külfet olarak sırtında taşır. İlim ve terbiye insana külfet olan kötü huyları silemez, değiştiremez sadece üzerini örtebilir.
“Terbiye sadece huyların kötüsünü perdeler. Ve kişinin iç yüzünü değiştirmez."
İkinci görüşe göre ise insanın iyi ve kötü huyları doğuştan gelmez, insan bu huylarını sonradan kazanır. İnsanın çevresinde gördükleri, yaşadığı olaylar gibi durumlar bu kazanımda etkili olur. İnsanın huylarının değişmesi mümkündür.
Bu iki farklı görüşe ek olarak İslâm dinindeki kader ve kaza inancı vardır.
“İslâm dini Ehli sünnetin kabul ettiği gibi irade serbestliğine dayanan, terbiye ve ahlâkın insan huylarına ve işlerine tesir ettiğini ilân eden ve aşılayan yüksek bir dindir.”
Ali Fuad Hoca ise bazı huyların değiştirilmesine imkân olmadığını, bazı huyların ise kuvvetli bir terbiye aracılığıyla değiştirilebileceğine inanıyor. Bazı huylar irsi olarak kuşaklar boyunca yeni nesillere aktarıldığından bu huyların değiştirilmesine imkân olmadığını düşünüyor. Kişinin kendi mizacıyla, yaratılışıyla gelen bazı huylarının; yaş, iklim, meslek gibi etkenlerle oluşan huyların değişiminin zor olsa da imkânsız olmadığını düşünüyor.
Sporun ruh ve karakter üzerinde etkisi vardır. Sporda ölçü ve uygunluk sınırı aşılmadıkça spor kişiye olumlu dönütler verir.
“Daha önce de söylediğimiz gibi, sigara ve alkol alışkanlıkları ilk sigaradan ve ilk kadehten başlar. Gerçekten huy halini alan psikolojik alışkanlıklar da böyledir. Yalancılık ilk yalandan, dalkavukluk ilk etek öpmeden, iradesizlik ilk zayıflıktan başlar. Tekrarlandıkça bu hareketler otomatikleşir ve sonunda karşı koyması güç psikolojik bir meyil ve kuvvet halini alır. Gerçi ilk günah, çok kere, günahların en büyüğü değildir; ama ilk adım olması bakımından en tehlikelisidir.”
“Dini terbiyenin ve Allah sevgisinin huy ve ahlâk üzerindeki paha biçilmez etkisine, tecrübe ve gözlemlerim arttıkça daha kuvvetle inanıyorum. Allah duygusundan ve sevgisinden uzak bir terbiye yalnız fayda ve çıkar düşüncesine dayanır. Fakat din terbiyesi gönüllü, karşılıksız ve yücedir. Bu terbiye insani yükseltir, iyiliği ve adaleti, hiçbir çıkar düşüncesine saplanmadan sevdirir.”
BAŞARI VE VERİMLİ ÇALIŞMA
Başarının ilk şartı iradeli olmaktır. Çalışmanın değeri çalışılan miktarda değil, çalışmanın niteliğindedir. İnsanlar verimli çalışmanın usulünü bilmelidir. Ayrıca insanın çalışmayı sevebilmesi için o işi sevmesidir.
Verimli çalışabilmenin şartları:
Fiziki şart: Kişinin sağlığı ve sağlamlığını ifade eder.
Duygu şartı: Kişi çalışmayı sevmelidir.
Zihin Şartı: Çalışmanın usul ve yolunu bilmeyi ifade eder.
“Genç arkadaşım!
Sana senden yakın kimse yoktur. Kendini kendin bil ve tanı; işini ve mesleğini kendine göre seç. Ta ki o iş üzerinde severek çalışabilesin. İnsanın sevmediği ve içinin almadığı bir iş ve meslekte, şu veya bu sebeple çalışmaya mecbur olması kadar üzüntülü bir hayat düşünemem. Böyle bir insan, işinin sahibi değil; esiri olarak çalışmaya ve yaşamaya mahkûm demektir.”
Başarı planlı ve verimli çalışmaya bağlıdır. Verimli çalışma ise işi/mesleği sevmeye bağlıdır. Sistemli ve düzenli çalışmak verimi getirir.
“Biz Türkler, batı milletlerinin hiçbirinden daha az zeki ve çalışkan değiliz. Aksine, gözlemlerime dayanarak söylüyorum ki, Türk insanı dünyanın en zeki, anlayışlı ve çalışkan insanlarındandır. Bununla beraber, batı milletlerinden daha geriyiz. Çünkü zekâmızı sistemli ve rasyonel bir şekilde kullanmıyor, zaman ve kuvvet israf ediyoruz.”
ÇALIŞMA HAYATININ VE BAŞARILI OLMANIN KANUNLARI
“Çalışmak için uygun gün ve saati bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en uygun zamanıdır.”
"Çalışmak için uygun yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en uygun yeridir.”
Bugünün işini yarına bırakma.
Bir zamanda birden fazla iş yapma. Dikkatini bir işe ver.
Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir. Başladığın işi bitir.
Bir işi başlayıp bitirmeden başka bir işe başlama.
İleriki günler için planlar, programlar hazırla.
Çalışırken lazım olabilecek şeyleri yanına al. Çalışma sırasında lazım olan şeyi almak için çalışma ortamından ayrıldığında dikkatin dağılır.
“Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten doğan manevî zevk, eşsiz bir zevktir.”
Karşılaşılan güçlüğün bütünüyle mücadele etme. Güçlüğü parçalara böl ve parça parça mücadele et.
Devamlı ve düzenli olarak çalış.
Çalışmalarında uzun molalar verme.
Verimli çalışmayı çok çalışmak zannetme.
Çalışırken telaşlanma, sabırsızlanma. Sakin ve dayanıklı ol.
Geceleri uyumadan önce geçirdiğin günün muhakemesini yap ve ertesi gün neler yapacağını düşün.
“Çok düşün. Düşünen bir insan, maden kuyusunda kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur.”
Düzenli olarak sesli okumalar yap. Konuşma yeteneğin gelişir.
Edebi, felsefi, güzel parçaları ezberle. Kelime ve ifade hazinen gelişir. Hafızan kuvvetlenir.
Ne zaman verimli ve değerli çalışabildiğini bil.
“Çalıştığın bir dersin, bir kitabın bölüm ve konularını bitirdikçe kitabı kapayıp okuduğunu ezberden öz halinde not et. Bir dersi, bir kitabı en iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu şekilde yazmaktır.”
“Bir dersten ögrendiğin, bir kitaptan okuduğun bölüm ve konuları arkadaşlarınla ezberden görüş ve tartış. Bu şekilde hem zekân işler ve ögrendiğin hazmedilir hem hafızan kuvvetlenir hem de düzgün konuşma ve fikirlerini açıklıkla ifade etme becerisi kazanırsın.”
“Her şeyden önce, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir.”
“Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha kötüdür.”
Birinin yüzüne söyleyemeyeceğin sözü arkasından söyleme.
Birisine söz verirken iyi düşün. Söz verdikten sonra sözünden dönme.
Olduğun gibi görün. Olduğundan farklı görünmeye çalışma.
Kimseye kin tutma.
“Kimsenin başarısını ve mutluluğunu kıskanma ama imren. Sen de öyle bir başarı ve mutluluğa erişmeye çalış. İmrenmek yükselmenin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise iç huzurunun, sağlık ve mutluluğun iki azgın düşmanıdır.”
“Herkesçe beğenilen asıl güzellik ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.”
“Dostluğunu kötü günde göster. Tâ ki kötü gün dostu bulasın.”
Düşmanlarına vefalı, düşmanlarına hoşgörülü ol. Düşmanına cömertlik göster. Vefa ve cömertlik yüksek ahlâkın iki parlak işaretidir.
“Büyüklere hürmet et. Tâ ki büyüdüğün zaman sen de küçüklerden hürmet göresin.”
“Kadınlara hürmet et. Düşün ki, kadınlık insanlığın anasıdır.”
“Ana baba ahı alma. Ana baba ahının zehrini içen kurtulamaz.”
“Küçüklere şefkat göster. Tâ ki büyüdükleri zaman onlardan şefkat görmeye hakkın olsun.”
Kusurlarını bil, onları tamire et.
Başarılarınla gururlanma. Gurur gelecekteki başarıların en büyük düşmanıdır.
Kendine yapılmasını istemediğin muameleyi başkasına yapma.
“İyiliğe karşı iyilik adalettir. İyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik, bağış ve iyiliktir ve insanlığın en yüksek derecesidir.”
Kibir insanı diğer insanlardan uzaklaştırır.
“İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak, doğruların yardımcısıdır.”
Kaynak:
BAŞGİL, Ali Fuad (Nisan 2018). Gençlerle Başbaşa. İstanbul: Yağmur Yayınevi. 126. Basım.