1.ÖZET
Tesettürlü, dikkat çekecek kadar parfüm sıkmış bir kadın mı yoksa Hıristiyan, sade, dikkat çekmeyen bir kadın mı daha doğaldır? Günümüz modern ve kapitalist yaşamında Allah’a inanmış fakat Allah’sız şekilde yaşıyoruz.
İslam’ı yeterince zeki şekilde yaşamadıktan sonra İslam’ın mükemmel oluşu bizi tatmin etmemelidir.
Müslüman kişi sorgulayan kişidir. Hem iyi Müslüman olarak yaşamak hem de çağdaş kalmak mümkün müdür, mümkünse nasıl olmalıdır?
Batı Uygarlığı sürekli gelişme içerisindeyken İslam dünyası sürekli gerileme içerisindedir. İslam son ve en mükemmel dinse neden mensupları gerileme içindedir?
Görsel: Timaş - Bağlantı
Bunun suçunu Allah, dinini temsil eden kullarının neden perişan vaziyette olmasına müsaade ediyor diyerek Allah’a atanlar bile vardır. Ortalama Müslümanlar, sorgulama alışkanlığı olmayan Müslümanlar ise bu konuyla hiç alakadar olmamaktadır.
Çözüm yollarıysa şu şekildedir:
-Tevekkül: “Ben elimden geleni yaptım, birinci sınıf insan olamadım, vardır Allah’ın bir bildiği.”
-Sorumlu olduğunun bilincinde olmak.
Çöküş Müslümanlar için hiçbir zaman doğal bulunmaz, kalıcı görülmez. İslam mutlak karamsarlığı yasaklamıştır.
Müslümanların, aşağılık duygusunu örtmek için “Ben zayıfım, o güçlü ama ben iyiyim, o sapkın ve kötü.” demesi Müslümanları bu durumdan kurtarmaz. Gayrimüslimlerin ilerleyişine karşı hak dinden değiller diyerek görmezden gelmek doğru değildir.
Akılcı tevhit sadece kabul etme, mantıklı bulma durumudur. Dünya yuvarlaktır, Allah’tan başka tanrı yoktur önermeleri hemen hemen herkesçe kabul edilmiş durumdadır, akılcı tevhide örnek verilebilir. İslam’ı henüz zevkle yaşayamayanların benimsediği tevhit biçimidir.
Müslüman kişi Batı tarzı akılcılık ilkesiyle İslam’a bakarsa birçok çelişkiyle karşılaşır.
Oluşların, işlerin basit olanlarını insana; karmaşık, çetin olanlarını Allah’a özgü saymak tevhit karşıtlığıdır. Basit olan da karmaşık olan da Allah’ındır. Bütün işlerin tanrısı Allah’tır. Allah insana bazı işleri yapabilme kabiliyeti vermiştir.
Hakiki tevhit önce kalbin yaşadığıdır. Beynin onayladığı ve dilin söylediği ise tevhidin taklididir. Akılcı tevhit bu taklidin, tahkike dönüşmesidir.
Müslümanlar temel kaynaklara sadık kalmakla yeniliğe talip olup özden sapma kaygısına girerler. Gelenekçiler, muhafazakârlar zamanın getirdikleri karşısında türlü açmazlara düşerler.
Batı karşısında yenilgiye uğrayan Müslümanlar kısmen yenileşme hareketine girmişlerdir. Müslümanların cihat konusundaki fikirlerinde de değişmeler olmuştur. Sorunun nedeninin inanç ve gayret eksikliği olduğunu düşünmüşlerdir. Batının dayattığı yanlış cihat tanımına karşı çıkılmıştır. Cihat salt silahlı mücadele değildir. Cihat insanın kötülüklerin karşısında olup iyi şeyler için mücadele etmesidir.
Osmanlı’nın yükselme dönemi İslam Çağı’nın uzatma dönemidir. Batı Rönesans’la arayış devrini tamamlamıştır, diriliş temellerini atmıştır. Günümüzde İslam Uygarlığından söz edilemez. Batı, kendi uygarlığını bütün dünyanın hakim uygarlığı haline getirmiştir.
2. ALINTILAR
“Üstünlük hali (izzet) … insani değerler bakımından daha iyi olmaktır. Bu da daha adil, daha merhametli, daha cömert ve daha hoşgörülü olma halidir.” (s. 15)
“Yanımdan geçen tesettürlü hanımın abartılı parfümü ile McKennitt hanımefendinin kokusuzluğu veya bizim algılayamayacağımız kadar ölçülü kullanımı, kaçınılmaz bir şekilde karşılaştırmayı dayatıyordu.” (s. 16)
“Düşmanlıktan aşka geçiş vardı ama tiksintiden sevdaya yol yoktu.” (s. 19)
“Yaratıcı yaratmada çeşitlemeyi, geliştirmeyi ve yenilemeyi böylesine severken Müslüman insan daima bir tek çiçekle mi bahar coşkusu yaşamalıdır?” “(s. 20)
“İyi insan olmak, kişinin kendisini yeryüzünün birinci sınıf sakini hissetmesi için yetebilmelidir.” (s. 21)
“İslam iyi ama Müslümanlar kötü demekle ezikliğin ruhsal etkilerini yenmemiz mümkün olabilir mi?” (s. 22)
“Oysa içerik olarak bu savuşturmanın yüzde yüz doğru olduğuna hep inandım. Evet, ’İslam en son ve en mükemmel dindir; Müslümanların gerilemiş olmaları ise bu dini hakkıyla anlama, hissetme ve yaşama yeteneğini yitirmelerindendir.’ demeye devam ediyorum.” (s. 22)
“Halen yararlandığımız nice nimet ve imkânı, Allah’ın günahkâr kulları saydığımız Müslüman olmayan bilgin ve araştırmacıların çalışmalarına borçlu değil miyiz?” (s. 23)
“Yüce yaratıcı bize ‘İzzetin tamamı (her türlü üstünlük) Allah’a aittir.’ buyuruyor. Yenik ve zayıf olsak da kimseyi kendimizden daha aziz (üstün) hissetmememiz gerektiğini vurguluyor.” (s. 24)
“Batı uygarlığını üreten büyük milletlerden Fransızlar ve Almanlar da İngilizcenin amansız hâkimiyetine karşı sancılar yaşamakta ve kendilerini yeryüzünün ikincil toplumları olarak hissetmemek için çözüm aramaktadırlar.” (s. 26)
“Eğer dinimizi yeterince zekice yaşamak gibi bir uğraş içinde değilsek, onun ‘mükemmel’ oluşu tek başına bizi tatmin etmeye yetmeyecektir.” (s. 29)
"Hem iyi bir Müslüman olmaya çalışmanın hem de ‘çağdışı’ kalmamanın mümkün bulunduğuna ilişkin ilkgençlik yıllarımdaki umudun bir ölçüde gerçekleştiği kanaatindeyim.” (s. 33)
"Öyle ya, bir kere ‘biz’ ve ‘başkaları’ diye ayırım yapmaya ne gerek var? Hepimiz insanız. Dünyanın bir yerlerinde gelişme ve ilerleme varsa, o aynı zamanda hepimizin değil mi? Yine aynı şekilde bir yerlerde yoğun gerilik varsa onun da bütün insanlığın ortak eksikliği sayılması gerekmez mi?” (s. 36)
“İnsan bilinci, ‘yeryüzünün ikinci sınıf sakini’ olmayı doğal bulamaz.” (s. 37)
“Bu noktada biraz cüretkârca düşünen Müslüman adamın sorusu bellidir: İslam en son ve en mükemmel din olduğuna göre, mensupları neden yüzlerce yıldır geriliğin ve ezikliğin girdabından kurtulamamaktadır?” (s. 38)
“Ne kadar uzamış olursa olsun, günümüzün Müslüman’ı yine de yenilgilerin ve geriliğin geçiciliğine inanmak zorundadır. Aksi taktirde ‘inanç’ sorusunu yaşamak, en basitinden bağlı bulunduğu dine yönelik olarak altından kalkamayacağı birtakım iç sorular yüzünden bazı şüphelere kapılmak durumunda kalabileceğinin bilincindedir.” (s. 43)
“Oysa İslam, Kur’an-ı Kerim’in çok boyutlu evrensel söylem ve çağrıları ile sünnetin çok renkli çeşitlenmeleri sayesinde en kötü şartlardaki Müslüman’ın bile ruhen üstün kalmasını sağlayabilen bir duygu, ahlak ve düşünce donanımı sunuyor.” (s. 53)
“Kaderi doğru algılamak da budur: Sorumluluk duygusunu yitirmeden suçluluk duygusunu aşabilmek…” (s. 64)
“Tapmak da sevmenin en ileri halidir.” (s. 69)
“Kur’an-ı Kerim, bütün ruhuyla bize akılla bağlantılı ama akıldan üstün bir yeti olarak kalbin varlığını ve imkânlarını vurgulayıp durmaktadır.” (s.75)
“…istisnasız bütün Müslüman aydınlar insan aklının yetersizliğine de inanırlar.” (s.77)
“Özgün yöntem yoksunluğu yüzünden ‘akılcılık’ ile mütevazı bir açılım arayan Müslüman, çoğu zaman farkına bile varamadan başka bir uygarlığın insanı olma yoluna girebilmektedir.” (s. 77)
“…bugün Müslüman insan, Batı’nın gelmiş bulunduğu yerin aynısını mı yakalamak istiyor? Ülküsü sadece bundan mı ibarettir? Eğer öyleyse, neden? Batı uygarlığı insanoğlunu mutlu edebilmiş midir? Yeryüzüne barış ve huzur getirebilmiş midir?” (s. 79)
“Allah ‘insanlar bir kaysalar da hemen cehenneme atıversem’ diye fırsat bekleyen kötülüklerin ilahı değil, güzelliklerin Rabbidir.” (s. 82)
“Allah’ın yardımı ile gerçekleşen bütün güzelliklerin birer keramet olduğunu hangi Müslüman inkâr edebilir?” (s.87)
“Allah büyük işlerin tanrısı, insan da küçük işlerin tanrısı değildir. Bütün işlerin tek tanrısı Allah’tır; insan da onun en mükemmel yaratığı olarak bu işlerin bir kısmında yürütme hatta yeri geldiğinde yasama erkine katılabilir. İnsan bazen Allah’ın ‘yardımcısı’ veya ‘vekili’dir, bazen de hasmı veya rakibi…” (s. 87)
“Bir kere ‘akılcı tevhit’ ile yola çıkan kişinin, ardı ardına gelecek ve birbirini doğuracak sayısız ‘niçin’ler karşısında zihnen tıkanması kaçınılmazdır.” (s. 88)
“Yaratıcı ile iletişim kurmanın zarafet ve asalet kuralları edep kültürünü oluşturur.” (s.90)
“Çöl ikliminin şartlarında Arap örfü ile gelişmiş erkek giyim tarzını biricik Müslüman kıyafeti gibi değişmez ve dokunulmaz kalıp sayabilen bir muhafazakârlık türünün etkin olabileceği bir kültür ortamında, yenilenmenin ölçüt ve kuralları için evrensel bir yöntem tartışması yapabilmek için belki de hâlâ erken…” (s.106)
“Hakk’a dayanan sadelik ancak aşk ile mümkündür.” (s.114)
“Hıristiyan dünyası, Rönesans’la beraber bilginin, sanatın ve yenilik coşkusunun coğrafyası olmaya başlamıştır.” (s. 133)
“…doygun ve yorgun İslam toplumları, sadece geçmişin birikimi ve doğal itişiyle varlıklarını sürdürme aşamasına gelmişti.” (s. 133)
“Günümüzde toplumun belli kesimlerinin tepkilerinden rahatsız bulunan ‘düzen’, gerçekte aynı ‘tepki’lerin büyük ölçüde hazırlayıcısıdır.” (s. 138)
“İslam uygarlığının çöküşünden bu yana izzet duygusunu (üstün olma bilincini) hızla tüketerek zillet sinikliğine (alçalış hissine) gömülen Müslüman toplumların ‘edilgin tepkici’ konumu, öncelikle sahte bir uhrevileşme sonucu doğurmuştur.” (s. 149)
“Oysa Müslüman insan için dünyanın en kötü şartlarında bile güçlü bir umut ve iyimserlik içinde bulunmak, inancın ve sağlam geleneğin gereğidir.” (s. 150)
“Demokrasi için başka hiçbir kurum, kavram ve şart ‘muhalefet kültürü’ kadar ‘olmazsa olmaz’ değildir.” (s. 161)
“… en kötü şartlarda ‘hakkı gözetebilmek’ erginliğin ve olgunluğun doruk noktasıdır.” (s.167)
“Esasen ‘fitne’ kelimesinin sözlük karşılığında sadece ‘bozgunculuk’ anlamı değil, ‘sınav’ anlamı da vardır.” (s. 193)
“Leyla dişi değil, hem erkek hem de kadın için kavuşulmak istenen biricik sevgilinin ismidir.” (s. 199)
3. BİLGİLER
Loreena McKennitt: İrlanda asıllı Kanadalı sanatçı, piyanist
Singrid Hunke / Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi: kitap
Doktrin Özetlemesi: öğreti özetlemesi
Müzminleşmek: süreğenleşmek
Muaviye: Hz. Hasan’la halifelik mücadelesine giren kişi
Marksizm: Marksizm, ideolojik alanda esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarak proletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır. (Wikipedia)
Feveran Etmek: ansızın öfkelenmek
4. KAYNAK
METE, Ömer Lütfi (Eylül 2020). Allah’sız Müslümanlık (Gerileme Sürecinde İslam’ı Yaşama Sorunu). İstanbul: Timaş Yayınları, 2. Basım
Görsel: İdefix - Bağlantı